Ana içeriğe atla

Bir Halk Kahramanının 10'un Hikayesi....


Tanrı futboldan elini çekti.

Maradona’nın gelmiş geçmiş en büyük futbolcu olup olmadığı tartışılabilir ama yeşil sahalara gelmiş geçmiş en büyük gösteri adamı olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Mesleğini egosu için değil, izleyenleri coşturmak için yapıyordu. Duygusal anlamda insanlarla çok iyi bağlar kurabiliyordu.  Ronaldo ya da İbrahimoviç gibi kendi kafasındaki yüksek özgüvenli kral rolüne bürünmek veya Messi gibi babasından aferin almak için top oynamıyordu. Maradona insanları eğlendirmek, büyülemek, peşinden sürüklemek için dünyaya gelmişti ve bunu sahaya ayak bastığı ilk andan itibaren hep başarmıştı.  

Çocukluğumuzda mahallemizdeki maçlarda,  maça başlamadan önce hepimiz sırayla birer futbolcu ismi olurduk. Maradona olmak isteyen oldu mu? Anında itiraz gelirdi ‘’Olmaz!! Ooooo O çok güçlü değiş. Maradona işte öyle bir futbolcuydu. Mahalle maçları ise daha bir resmi havada geçerdi. Kazanmaya odaklanılırdı.  Tıpkı 1986 kupası çeyrek final maçında Arjantin ve İngiltere karşı karşıya gelmesi gibi.

Daily Star gazetesi kendi reklamını bu maçın Maradona’nın elle attığı golü ve ölümü üzerinden yaptı.

Gazetede,

Maradona in the hands of God aged 60.

Where was VAR when we needed it most?

 60 yaşındaki Maradona Tanrının elinde: VAR en çok ihtiyacımız olduğunda neredeydi? Manşetini attı.

Hâlbuki Tanrının eli golünden sadece 4 dakika sonra Maradona bütün İngiltere savunmasını ve kaleci Shilton’ı geçerek topu ağlara gönderiyordu. 60 metrelik koşu ile  6 İngiliz oyuncuya çimleri yoldurttuğu müthiş slalom golü mü, yoksa Tanrının eli ile attığını söylediği manşetteki ‘’o gol ‘’ mü daha değerliydi?

Tabii ki de yüzyılın golü hangisi ise ‘’o gol’’ değerlidir.

Maradona maçtan sonra gazetecilerin ‘’ Elle mi attın? Sorusuna şu cevabı verdi.

Biraz Tanrı’nın eli, biraz Maradona kafası’’ 

Bu gol aynı zamanda gelecek için Maradona’nın yaşam tarzı hakkında bir ipucu idi. Hem sahalarda hem de sosyal hayatta gerçekten alternatifsiz büyük bir futbolcu olabilirdi.

Ne yazık ki Güney Amerika ülkelerinin genelinde bu var. Her şeyi Tanrı’ya ve kadere bağlıyorlar. Adam basbayağı eliyle gol atmış, yaptığı açıklama ise Tanrının eli J J J . Sonraki senelerde duygusal anlamda golün İngiltere ye atılmış olması, bizim ezilenlerin yanında olmamız gibi faktörlerden dolayı tüm 3. Dünya ülkelerinde olduğu gibi, bize ‘’Farketmez gol oldu hakem kabul etti kardeşim. Santra oldu’’  dedirtecekti. 

Ortadoğu’daki fazlaca şükür ve kader anlayışına benzer şekilde, Katolik inancın aşırılığı da bu ülkeleri geri bırakıyor.

Efendi biri olmayı tercih etmedi. Sempatik bir haylazdı. Akşamcıydı. Alemciydi. Tek zararı kendine oldu. Genellikle aşırı uçlarda yaşarken, riskleri de göze alacak kadar cesurdu.  Başkalarının hayatlarına yaptığı dokunuşlarla O hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Dünyanın neresinde yoksullar için, fakir çocuklar için, deprem, sel gibi felaketler yaşayan insanlar için bir organizasyon olsa Maradona oradaydı. Oportünizme bulaşmış, tipik bir orta yolcu değildi. O güce hiçbir zaman biat etmedi.

Che’nin dövmesini yaptırdıktan sonra ‘’Latin Amerika’nın en ünlü 2 ismi tek vücutta birleşti’’  demecini vermişti. Futbolu bıraktıktan sonra Fidel Castro ile ya da bir yardım etkinliğinde yada top sektirirken, yada gece kulüplerinde Maradona haberlerini gördük. Kalbi ve ayağı hep SOL da attı. Bilinçaltımızda biz onun devrimci ruhunu ve halkın içinden birisi olmasını çok sevdik.

1970 lerden 2000 lere kadar 3. Dünya ülkeleri sanayileşirken, işçi sınıfı futbol ve onun şov dünyasına kendini kaptırmıştı.

Dünya spor tarihinde futbolu geniş kitlelere sevdiren kimdir? Sorusunun cevabı tartışılmaz Diego Armando  MARADONA dır.

Dünyanın dört bir yanında milyarlarca insanı üzen ölümü, Maradona’nın futboldaki egemenliğinin çok daha fazlasını da başardığını net olarak gösterir.

Futbolu sevdiren adam ışıklar içinde uyu.

 

Saygıyla….

 

27/11/2020

Mehmet Baba

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eyvallah

Hiç kimseye eyvallahı olmayan kişi en kral insan tipidir. Genelde bu tipler pek sevilmezler. Çünkü size muhtaç görünüp, egonuzu şişirmenize yardım etmezler. Pek sevilmediklerinden dolayı arkalarından konuşanlar, onlara umursamaz, duygusuz, nankör gibi sıfatları kullanırlar akabinde bunu anlayan eyvallahı olmayan kişi gerektiği zaman hadsize, haddini bildirir.   Eyvallahı olmayan bu insanlar, egolarını şişiremeyen sıradan kişiyi öteledikçe,   verdikleri tepkilerden dolay narsist olarak da algılanabilirler. Egosunu şişiremeyen kişiler kibar bir tavırla onu düşünüyormuş gibi yapıp, antin kuntin negatif fikirlerle onu aşağıya doğru çekmeye çalışır. Eyvallahı olmayan insan, genelde bu oyuna gelmez.   Hani bu aşırı çıkarcı insanların, hiçbiri çıkıp ta ‘’Biz her şeye tamam dedik te ne oldu? Başımız göğe mi erdi? Bırakın bu arkadaşta doğru bildiğinin arkasında olsun onu da bu şekilde kabul edelim’’ diyemezler. Bu yüzden her önüne gelene ‘’Eyvallah’’ edilmez. Dengeyi bulmak iyidir

Tercihlerimiz

Tercihlerimiz? Oyuncu mu? yoksa Seyirci mi? Olmak. Seçeneklerimizin belirleyicileri nelerdir? Futboldan örnek vermek gerekirse, Bazen öyle bir seyirci oluruz ki, büyük takımlardan birinin 40 yıllık amigosu oluruz, holiganından- en beyefendi taraftarına, 7 den 70 e herkesi tek hareketiyle maestro gibi yönetebiliriz. Ya da tribünde yerini almış, maçı izlemekten çok taraftarları izleyen sıradan bir seyirci de olabiliriz. Tercihe göre değişir. Bazen öyle bir oyuncu oluruz ki, yürümeye başladığından itibaren top teper, aile, okul, mahalle yaşantısı hak getire öyle bir tutkuyla topun peşinden koşar, profesyonelleşince günde 8 saat kişisel idman yapmaktan hiç yorulmayız. Hani öyle oynarız ki teknik direktöründen, yönetimine, taraftarından amigosuna herkes bu becerikli oyuncunun bir hareketine, ağzınızdan çıkacak bir sözünüze bakar. Ya da yetenekleriyle futbolcu olmuş, ‘’abamı atarım nerde olsa yatarım’’ düşüncesiyle sorumluluk sahibi olmayan,

Saygı Üzerine

Saygıdan eğitime Türkçe karşılıkları, Geo: Yer,   Teo: Tanrı, Kozmos: Evren, Mythos: Mit, Bio:Canlı, gibi sonuna eklenen   –Loji …..   sayesinde, bir araya gelince anlamlı birleşik bir çok kelime ortaya çıkar. Bu birleşik kelimeler, bir çalışma alanı ve akademik disiplini ifade ederler. –Loji sözcüğü; eski Yunan da akıl ve söz kelimelerine karşılık gelen ‘’Logos’’ , anlam olarak ölçü ve hesaplama demektir. Hesaplanmamış, ölçüsüz bir akıl da, söz de olmaması gerekir. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusuna da saygı denir. 21. yy. Homo Sapiens’in (uygar insanın) en önemli vasıflarındandır. Dolayısıyla ciddiye alınmak istiyor isek düşüneceğiz sonrasında saygılı bir şekilde, iletişim araçlarını kullanacağız. Herhangi bir kişiye herhangi bir konuda ölçüsüz ve hesapsız bir şekilde ’istediğimi söyleyebilirim’ keyfiyeti içine girerseniz, iletişiminizi kaybetme, ciddiye alınmama, engellenme, dışlanma olasılığını da göz önünde bulundurmalısınız. Bu durum karşı tarafın özgürlüğü d

Aylık Görüntülenme sayısı